9 Şubat 2012 Perşembe

Niggas in Paris




Jay-Z ve Kanye West’in çiçeği burnunda ortak albümü olan Watch the Throne’dan “Niggas in Paris” isimli parça için bugün bir video klip yayınlandı. Dağıtıcı şirket tabiki Vevo. Ben bu yazıyı yazarken klibin izlenme sayısı henüz 305 idi. Yarına kadar muhtemelen bir kaç milyonu devirir.

Parçanın ortaya çıkış sebebi Kanye West’in Paris’e gidip kendi kendine triplere girmesiymiş. Şaka değil. Vinnie Paz’in deyimiyle Gay Rapper Kanye West, Jay-Z ile Paris’e gittiğinde çok etkilenmiş. Gören de Isparta’da yaşıyor sanacak. Neyse parçanın başındaki o garip ses Blades of Glory filmindenmiş. İki cümle daha yazayım diye filmi izleme cesareti gösteremedim malesef.

Klibin başında bir uyarı var. Epilepsi hastalarının klibi izlemesi önerilmiyor. Çünkü klibin her saniyesinde onlarca ışık görüyor izleyen. Parçanın klibi tamamen konser görüntülerinden ve bazı ek grafik çalışmalardan oluşuyor. Bu da yeni hava atma şekli oldu. Kaç kişiyi konsere getiriyoruz hesaabı. Komik olan, insan klibi izlediğinde Paris’te geçtiğini falan sanıyor ancak klipteki konser görüntüleri turnenin Los Angeles ayağında çekilmiş. Klip boyunca “mirror” efekti kullanılmış. Klibi izlerken masonik imgeler arayacak olursanız müjde! Bol bol bulabilirsiniz. Artık onu da Sikkofield anlatsın… Klip konser görüntülerinden oluşuyor dedik de; klipte “inanılmaz güzel” şeklinde adlandırdığımız kadınlar var. Onlar tabiki rastgele hayranlar değil. Tamamen casting olayı. Ceza konserinde falan bulamayız yani.
Parçanın adı youtube’da sansürlenerek verilmiş. Hani şey tribi var ya, yalnızca zenciler zencilere zenci diyebilirler. Biz şarkıda deriz, siz diyemezsiniz. Ne kadar eleştirsemde mükemmel olan o video klibi bi’ izleyelim. Eğer bu işle uğraşan varsa fena kıskanacak. Kendimden biliyorum.

7 Şubat 2012 Salı

İçecek Sektörü ve Rap Müzik

İlk yazdıklarıma nazaran daha farklı bir konu seçtim bu kez. Daha sonra yeni ve gölgede kalmış sanatçılardan bahsetmeye devam edeceğim. Zaten etmeyeceksem ne bokumu yemeye açtım blogu? Evet, konumuz içecek markaları ve onların milyonlar harcayarak marka yüzü olarak kullandıkları rapperlar.

Bahsettiğim markaların başında Cîroc geliyor. Çünkü bu alanda en büyük yatırımları yapıp, en çok karşımıza çıkan marka o. Bu arada “şirok” diye okunuyor. Baştan söyleyeyimde yazı boyunca içten içe acı çekmeyin. Sazanlık yapıp wiki’den Cîroc’u arattığınızda Fransa’da üretilen, masum, namuslu bir votka gibi gözüküyor. Aslında Diageo adlı dünyanın en büyük alkol üreticisi olan şirkete ait bir marka. Aynı zamanda Guinness biralarının, J&B’nin, Johnnie Walker’ın falan da sahibi herifler. Şaşırtıcı bir bilgi olarak da 2002 yılına kadar Burger King hazır gıda zincirinin de sahibiydi bu arkadaşlar. Marka yüzleri ise Sean “Diddy” Combs. Bildiğin P. Diddy işte. Hani o adi herifin teki olan. Cîroc, P. Diddy’nin kliplerinden taşıp instagram fotoğraflarına hatta taktığı kolyeye kadar yerleşti. Sadece bununla kalmadı bir de tokatçı Chris Brown’ın “Transform Ya” adlı parçasında Lil Wayne şöyle buyurdu kullarına: “Cîroc and lime, give it little time. And she gonna transform like Optimus Prime”. Vaad basit: mekana gittiğinde Cîroc iç hacı, yanına da iki dilim limon. Bak sonra cıbırlar nasıl güzelleşiyorlar. Çirkin kadın yoktur az Cîroc vardır.

İkinci paranın amına koyan marka ise Dr. Pepper. Türk zihniyetiyle baktığımızda “Doktor biber lan bu. Acılı içecek mi yapmışlar oğlum?” şeklinde moronik bir yaklaşım içine girmek mümkün. Esasında mısır şurubundan elde edilen bir içecek. Kola mola değil oğlum, biliyorum içecek deyince hemen “kola mı amoa goyum?”. Peki bu içeceğin rap müzikle ne alakası var? Şu alakası var; bu markanın ilk ve tek tv spotunda Dr. Dre yer almıştı. Hatta yer almakla kalmayıp, yıllardır çıkması beklenen Detox albümünden de bir parçası reklamın jingle’ı olmuştur. Bu arada Dr. Pepper’ın sahibi de Coca Cola Company ayık olun.

Son olarak Monster Energy Drink adlı fosforlu kutuda satılan enerji içeceğinden bahsedeceğim. RedBull’un izinden giderek organizasyon yapa yapa tanınmayı amaçlayan bir marka. O kadar başarılı ki Türkiye’de satılmamasına rağmen her yerde logosunu görebilirsiniz. Gerçi bizim pazarda Sean John’un sahte eşofmanları da var ama neyse. Monster içeceğini kliplerine dahil eden iki mc var. Bunlardan birisi bir kaç gün önce bahsettiğim Yelawolf, diğeri ise Tech Nine. İkisi de kliplerinde bangır bangır monster içiyorlar, içiriyorlar. Bu sayede yine markalar kazanıyor yine markalar kazanıyor. Bu arada TTNET’in yeni reklam filminde (hani şu Ceza’nın oynadığı) Şener Şen’in kafasındaki şapkada bulunan hayvani monster logosuna akıl erdiremedim. Unutmuşlar desen olacak gibi değil. Acaba şapka bulamayınca orada eşantiyon olarak buldukları bi’ şapkayı falan mı verdiler lan adama. İstesen yaptıramazsın bu reklamı yani.


Sonuç olarak bu saydığım markaların hiçbiri Türkiye pazarına girmedi ama yarın öbür gün geldiklerinde aynı sahneleri Demet Akalın, Kutsi, Tankut kliplerinde falan göreceğiz. İsmini saydığım o taşaklı adamlar para için klipte kola mola içiyor lan. Bence Acun’un programına katılmaktan hiçbir farkı yok bunun. Evet diyorum. Finalde bizimlesin.

3 Şubat 2012 Cuma

Alex Da Kid



İsmini duymadığımız ama prodüktörlük yaptığı parçaların hayranı olduğumuz adam. Kendisi bir İngiliz hiphop prodüktörü. Eminem’in, menajeri Paul’a “farklı bi’şeyler yapalım” demesiyle “Love the Way Lou Lie” adlı parçayı meydana getiren adam.

İlk bilinir işi 2008 yılında prodüktörlüğünü yaptığı eski Destniy’s Child grubu üyesi Michelle Williams’ın “Hello Heartbreak” adlı parçasıdır. Parça pek bir başarı kaydedemese de bir yıl sonra Nicki Minaj’ın yalnızca youtube kanalında 43milyon defa dinlenmiş “Massive Attack” parçasının prodüktörlüğünü yapmasına ön ayak olmuştur.

İngiliz prodüktör 2010 yılında DJ Frank ile birlikte B.o.B’nin çıkış parçası olan Airplanes’in prodüktörlüğünü üstlendi. Aslında Eminem’le tanışmaları bu zamana tekabül ediyordu. Parçanın ikinci versiyonunda Eminem kendi bölümünü okudu ve o parçanında mix işlemlerini Alex Da Kid üstlendi.

Ünü git gide artan genç prodüktör P. Diddy’nin Coming Home parçasını ardından Dr. Dre ile Eminem’in ortak çalışması olan Need A Doctor’ı ve son olarak da Lupe Fiasco’nun Words I Never Said isimli teklisini prodükte etti. İlk bakışta her şey normal gözükse de bu parçaların başka bir ortak noktası daha var; hepsinin nakaratlarını “Skylar Grey” seslendiriyor. Daha sonra kendisiyle ilgili de bir yazı yazacağım. Şimdilik Alex Da Kid’in prodüktörlüğünü yaptığı parçalar arasında en beğendiğim olan “Love the Way You Lie” teklisini paylaşıyorum. Bu parça Alex'in diğer prodüktörlere karşı sosyal medyada kazandığı bir savaş olarak nitelendirilebiir. Yalnızca Vevo Youtube kanalında 429milyon izlenme.

Bu arada Need A Doctor’da Eminem’in vokal mixajı aşırı derecede kötü. Anlam verebilmiş değilim. O sebeple onu ikinci sıraya atıyor, onun yerine bu klibi paylaşıyorum. Keyifli dinlemeler.

Yelawolf ve Radioactive Albümü

Hakkında ilk yazmak istediğim isim Yelawolf. İlk stüdyo albümünü 2005’te çıkarmış olmasına rağmen herkes onu 2011’in sonlarında yayınlanan “Radioactive” albümüyle tanıdı. Başarının en büyük nedeni kuşkusuz bu albümün prodüktörünün Eminem olması. Shady Records’tan farklı isimlerin albümlerinin çıkmasına pek alışık olmadığımızı biliyorum. Yelawolf, uzun bir çalışma sürecinden sonra ortaya çıkmış bir isim. Eminem’in mükemmeliyetçiliği ve WillPower’ın her an değişebilecek gibi duran ritimleri ile buluşan Yelawolf, bir önceki albümüne göre uçmuş durumda.

Kendisinin dikkat çeken bir diğer özelliği ise beyaz olması. Bizler için pek bir şey ifade etmese de Amerika gibi bir pazarda başarılı olabilmiş beyaz rap müzik sanatçıları bir elin parmaklarını geçmez. Albümde Eminem ve Lil Jon’un dışında bir de rockstar bulunuyor, Kid Rock! Bana göre albümün en iyi parçası olan Let’s Roll’da beraber çalışmışlar.

Albümün söz yazarlarına baktığımızda Yelawolf’un yanı sıra parçaların neredeyse hepsine destek söz yazarı olarak Poo Bear adını görüyoruz. Kendisini tanımayanlar için albümdeki “Good Girl” adlı parçayı dinlemelerini tavsiye edebilirim. Kendisi aynı zamanda Let’s Roll’da da nakarat yazmış.

Eğer öldürülmez veya öldürüp hapse girmezse uzun yıllar adını duymaya devam edeceğimize emin olduğum için işe Yelawolf’dan başladım. “Ben demiştim” fantezim olduğunu açıkça belirteyim. Son olarak, bu adamı dinlemek için rap müziği hayranı olmanıza gerek yok. Çünkü genel olarak altyapıları rock davulları ve ritmleri ile süslü. Favori parçamı paylaşarak son veriyorum.


Selam

Bu blog aracılığı ile yabancı ve yerli hiphop pazarına dahil fikirlerimi ve edindiğim en yeni haberleri paylaşacağım. Bunun yeni albüm yapmış isimlerin websitelerinden haberleri buraya aktarmak anlamına gelmediğini belirtmek isterim. Kaldı ki Busta’nın yeni klibini izlemek için buraya girmektense youtube’a girmeyi tercih ederdim. Evet, kendimle olan iç muharebem sona erdiğine göre başlayabiliriz.